
Tapınak
Şövalyeleri (ya da diğer adıyla Tapınakçılar), kökeni Ortaçağ’a dek
uzanan, faaliyetleri ve yandaşları ise zamanla değişikliğe uğrayan gizli
bir örgüttür. İlk kez I. Haçlı Seferi’nden sonra ortaya çıkmış, kısa
sürede geniş bir siyasi nüfuza sahip olmuş ve Ortaçağ’ın en büyük maddi
güçlerinden biri haline gelmişlerdir. Başlangıçta kendilerini sözde
dindar gibi göstermişler ve bu yolla kazandıkları itibar ve imtiyazları
kullanmışlar, zaman içinde de Hıristiyan halkın gözünde nefret ve korku
uyandıran, din ahlakına karşı, şeytani amaçlar güden karanlık bir örgüt
haline gelmişlerdir. Tapınakçıların 1307 yılında başlayan mahkemelerine
ait tutanaklar ve dönemin tarihi belgeleri, örgütün karanlık çehresini
şüphe götürmeyecek bir şekilde gözler önüne sermiştir.
Bu belgelerden ve konunun uzmanı tarihçilerin araştırmalarından
ortaya çıkan sonuçlar, Tapınakçı tarikatının, kurulduktan kısa bir süre
sonra kuruluş amacından hızla uzaklaştığını, Hıristiyanlığı terk ederek
sapkın ve batıl bir öğretinin peşinden gittiğini göstermektedir.
Tapınakçılar bu karanlık öğretiye özgü tören ve ritüelleri gizlice
uygularken, aynı zamanda da servet ve güç sahibi olmak için her türlü
yöntemi sözde meşru saymışlardır. Dünyevi hırs ve menfaatler uğruna din
ahlakından uzaklaşıp şeytanın emrine girenlerin durumunu Allah Kuran’da
şöyle haber vermektedir:
1305 yılında Papa olan V. Clement, Fransa Kralı IV.
Phillippe’in de desteğini alarak Tapınakçıların ortadan kaldırılma
sürecini başlatmıştır.
Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah’tan başka ilahlar
edindiler. Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkar
edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler. Görmedin mi, Biz
gerçekten şeytanları, kafirlerin üzerine gönderdik, onları tahrik edip
kışkırtıyorlar. Onlara karşı acele davranma; Biz onlar için ancak
saydıkça sayıyoruz. (Meryem Suresi, 81-84)
Tapınakçılar, özellikle ilk dönemlerde Papalık makamından elde
ettikleri imtiyazlara güvenerek sistemlerini uzun bir süre rahatlıkla
devam ettirmişlerdir. Ancak, Tapınakçıların gizli ritüellerinde
yaşadıkları sapkınlıkların yavaş yavaş deşifre olması ve gerçek
yüzlerinin ortaya çıkmaya başlamasıyla, Papalık bu konuda köklü tedbir
almaya karar vermiştir. 1305 yılında Papa olan V. Clement, Fransa Kralı
IV. Phillippe’nin de desteğini alarak Tapınakçıların ortadan kaldırılma
sürecini başlatmıştır.
Tapınakçılar, törenlerinde masonik ritüellerin
vazgeçilmez bir öğesi olan ve şeytanı temsil ettiği bilinen “Baphomet”
adında hayali bir varlığa taparlar.
Fransa’da Tapınakçılar aleyhine açılan davaların mahkumiyetle
sonuçlanması Tapınakçılar için hiç umulmadık bir hezimet olmuştur. Ne
var ki bu olay, Tapınakçılara daha gizli, daha örgütlü olmayı öğretmiş,
günümüze kadar gelen Tapınakçı-mason gizliliğinin temellerini
hazırlamıştır. Kendilerini mahkum eden Kilise’nin temsil ettiği her
türlü inanca ve değere karşı büyük bir nefret ve intikam duygusu da yine
bu süreçte oluşmuştur. Din ahlakına karşı besledikleri nefret ve
düşmanlık, nihai hedef ve mücadelelerinin de merkez noktasını
oluşturmuştur: din ahlakına uygun olmayan bir dünya hakimiyeti…
Tapınakçılarda şeytan, ters yıldız ve keçi ile sembolize edilmiştir.
Bu sapkın mücadelelerinde hiçbir kural tanımayan Tapınakçılar,
kitabın ilerleyen bölümlerinde detayları ile göreceğimiz gibi, adeta
şeytanın yeryüzündeki temsilcileri görevini yürütmektedirler.
Törenlerinde, masonik ritüellerin vazgeçilmez bir öğesi olan “Baphomet”
adında bir şeytana tapan Tapınakçılar, alemlerin Rabbi olan Allah’ı
inkar ederek şeytanı adeta ilah edinenlerin önde gelenleri olarak kabul
edilebilir. Bu tür kişiler Kuran’da “şeytanın fırkası” olarak
adlandırılırlar.
Ayetlerde şöyle bildirilmiştir:
Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah’ın zikrini
unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz
şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir. Hiç şüphesiz
Allah’a ve Resûlü’ne karşı başkaldıranlar; işte onlar, en çok zillete
düşenler arasında olanlardır. (Mücadele Suresi, 19-20)
Tapınakçılar konusunu incelerken vurgulanması gereken en önemli
noktalardan biri de, bu örgütün elinde tuttuğu maddi güçtür. Tarihin ilk
bankerleri olarak anılan Tapınakçılar, diğer adıyla Tapınak
Şövalyeleri, bu büyük maddi gücü nasıl elde etmişlerdir? Servetlerinin
boyutu nedir? Sermayeyi ele geçirme yöntemleri nelerdir? Elde ettikleri
karanlık servet günümüzde kimlerin elindedir ve ne amaçla
kullanılmaktadır?
Bu kitapta, “Tapınak Şövalyeleri” adlı ilk kitabımızda detaylı olarak
değindiğimiz örgütün tarihçesini ve örgütün günümüzdeki mirasçısı olan
masonluk konusunu yeniden ele alarak, yukarıdaki soruların cevabını
verecek ve Tapınakçıların kara parayla finanse ettikleri faaliyetleri
deşifre edeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder